28 Mayıs 2020 Perşembe

OBLOMOV ROMANI ÜZERİNE

Psikolojide Oblomovluk olarak adlandırılan durum Goçarov'un 1849'da yazdığı romanının baş karakterinden yola çıkılarak bu adla adlandırılmıştır.

Psikolojiye göre Oblomovluk, bilinçli bir tembellik/atalet halidir. Bir uyuşukluk değil, aksine fazla uyanıklık, her şeyin farkında olma, bir adım ötesini görme halidir. Ancak tüm bu farkındalık dolayısıyla sonunu gördüğü yolda ilerlemek istememenin getirdiği bir tükenmişlik ve kendini gerçekleştirememedir. Sosyal yaşamdan kopuş, topluma uyum sağlayamama, bilinçli bir vazgeçiştir. Handiyse ölüme eş bir uyuşukluk hali; bir başka deyişle yaşarken ölmektir.

Böyle kısaca tanımlanınca tembel bir adamın hikayesi gibi bir önyargıyla okumamak gerekir Oblomov'u. Hatta yargılamamak gerekir. Küçük yaşlardan itibaren hayata karşı hazırlıksız yetiştirilmiş olan, ayakkabılarını bile uşağı Zahar'ın yardımıyla giyen Oblomov'un iş yapmak veya yaşama karışmak istemeyişinde bu yetiştirilme tarzının etkisi çok fazladır.

Ancak onu hayata katmayı başaran iki kişi olmuştur. Bunlardan biri küçük yaşlardan beri en yakın arkadaşı olan Stolz ve onun aracılığıyla tanışıp bir gönül ilişkisi yaşadığı Olga'dır. Yaşanan hayal kırıklıkları onu yeniden içine kapanmaya yönlendirmiş, zaman zaman dolandırılmış, varlık içinde yokluk çekmiş her defasında da Stolz (Andrey) tarafından yıkımın eşiğinden döndürülmüştür.

Ömrünün sonuna doğru kendisine büyük sevgi duyan ev sahibesi Agafya Matveyevna ile evlenmiş, ondan olan çocuğuna en yakın arkadaşının adını koyarak mutlu mesut biçimde ölmüştür.

Bana göre hımbılın teki diyip geçiştirmeden önce Oblomovluk felsefesini hangi şartların doğurduğuna kafa yormak gerekir. Sürekli kendisinen para çalan en yakınındaki isim Zahar'dan tut, çiftliğindeki kâhyasının üçkağıtçılıkları, sevdiği kadının kardeşinin ve en yakın arkadaşlarının attığı kazıklar Oblomov'un istese bile yaşamın içine karışmasına, insanlara güven duymasına  hep engel olmuştur. Oblomov bu sahtekârlıklar nedeniyle, bu maskeli dostluklar nedeniyle biraz da Oblomov olmuştur Dayandığı toplumsal zemin budur.

Oblomov'un karakteri ile en yakın arkadaşı ikincil karakter diyebileceğimiz Stolz'un karakterleri taban taban zıt, anlatıcının Oblomov'u daha yakından tanımamız için kurguladığı, aynı zamanda birbirini tamamlayan karakterlerdir.

Romanda iki aşk hikayesi verilirken, doğru aşk nasıl olmalı, iyi bir evlilik nasıl yürür gibi soruların cevapları da sorgulanmaktadır. Bu yönleriyle aşka dair iletilerle  sosyal mesajlar iç içe de geçmiştir.

Romanda geniş bir kişi kadrosu olmakla birlikte olaylar Oblomov, Zahar, Olga, Stolz ve Agafya gibi Oblomov'un en yakınındaki kişiler etrafında çerçevelenmiştir. Ana figür Oblomov'dur. Kişiler tip özellikleriyle karşımızdadır.

Olayların geçtiği mekânlar genelde Oblomov'un yaşadığı iç mekânlardır. Buna yönelik betimlemeler çok fazladır. Yine  tiyatro salonları, parklar, Neva gölü, Petersburg mahalleleri, Vyborgh, Oblamovların çiftliği olan Oblamovka  detaylı betimlemeler yapılmadan verilmiştir.

Romanda Zahar, Olga, Stolz ve Agafya tarafından temsil edilen bağlılık, sadakat, vefa gibi pozitif  değerler ile Tarantyev, İvan Matveyevich gibilerce temsil edilen sahtekârlık, dolandırıcılık, arkadan iş çevirme, (Almanlar özelinde) ırkçılık  gibi negatif değerler romanın çatışma zeminleridir.

Romanda Goethe'nin Werther'in'den, Faust'undan, Cervantes'in Don kişot'una, Fenelon'un Telemak'ına kadar çeşitli klasiklere ve bu klasiklerin kahramanlarına göndermeler vardır. Bu karakterlerle Gonçarov'un özellikleri zaman zaman karşıtlıklar veya benzerlikler yönüyle karşılaştırılmaktadır.

Yunan mitolojisinden çeşitli motiflere sıkça yer verilmektedir (Nemesis, Tiran, Prometheus...vb)

Romanda sıkça kullanılan anlatım teknikleri geriye dönüş, özetleme, anlatma ve gösterme teknikleridir.

Çevirmen Celal Öner'in çevirisinde  de öz Türkçecilik  akımının etkisi duyumsanmaktadır. Bu, romana ayrı bir güzellik katmaktadır.

Romanın mottosunu ise Stolz'un Oblomov'u harekete geçirmek için söylediği cümleyle açıklayabiliriz: "Ya şimdi ya da hiçbir zaman"
 

Gonçarov, Oblomov, Oda Yayınları,İstanbul, 2010, 505 s. 













22 Mayıs 2020 Cuma

POSTMODERNİZM


(Bu çalışma Bedia Koçakoğlu’nun  “Anlamsızlığın Anlamı Postmodernizm” kitabının bazı bölümlerinden  alınan  notlardan oluşturulmuştur.)

Postmodernizmi  modernizmin bir kolu olarak gören de var onu reddeden ve bambaşka bir akım olarak gören de.  Türkiyede postmodernizm 1980’lerden ve özellikle de 1990'lardan sonra tartışılmaya başlanmıştır.
Modernizmde bilim ve akıl önemli; postmodernizmde belirsizlik. Postmodernizm ideolojileri, siyasal ve dinsel öğretileri reddeder.  Bunları totalize edilici üst anlatılar olarak kabul eder.
Roman türü sanayi devrimiyle birlikte akıl ve sağduyuya dayalı dönemle birlikte ortaya çıktığı için ve kendine özgü birtakım unsurların olması gerektiğinden postmodernist eserlerden bahsederken  roman yerine anlatı sözcüğü tercih edilmiş kitapta.
                                                              Postmodernizmin İlkeleri
1. Çoğulculuk:  Zıtlar bir arada olur. Tek bir fikir altında birleşmez. Milletleşme, sınıflaşma red. Tüketimcilik.
2. Tarih Anlayışı: Tarihsizleştirme. Tarihi kurgusallaştırma. Geçmişi ironik olarak ele alma.
3. Oyun Kavramı:  Hakikat yoktur. Her şey oyundur.
4. Bireyden özneye:  Birey silikleştirilir, duygusuzlaştırılır. Özneye dönüşür. Evrensel akıl inkâr edilir. Kişiler apolitiktir, ahlaki normu ve kimliği yoktur. Kahraman yoktur. Modernizmdeki birey postmodernizmde özneye dönüşmüştür.  Bu özne de nesne gibi bir öznedir.
5. Nesne algısı:  Özne yanlısı düşünce bitti. Nesne yanlısı yani seyirci kalan bir bakış açısı gerekir. Nesne aynı zamanda metindir. Özne ile nesne iç içe geçmiştir. Anlamsızlık ön plandadır.
Postmodernizm ve Edebiyat
Büyük anlatılar yok.  Sosyopolitik eleştiri yok. Anlatılmayanı, anlatılamayanı anlatma arayışı var. Akıl değil şizofreni önemli.


                                                Batı Anlatılarında Postmodernizm
Kafka, Joyce, Proust, Robert Musil modern romandan postmodern romana geçişte öncüler. Dünyada  ilk postmodern eser John Bonville’in “The Floating Opera” adlı eseridir (1956)
Batıda postmodern romanın en iyi örnekleri:
İngilizcede: Samuel Beckett, John Barth, Donald Barthelme, Thomas Pynchon, Don Delillo, William Burroughs
 Almancada: Peter Handke
İtalyancada: Italo Calvino
İspanyolcada: Jorge Luis Borges, Julio Cortazar, Carlos Fuentes
                                               Türk Anlatılarında Postmodernizm
Türkiye’de bu akım modernizm ve postmodernizm karışık biçimde 70’li yıllarda görülmeye başlandı. Türk romancılığının gelişimi dört başlık altında düşünülebilir.
1. Klasik Dönem:  Tanzimatın ilk dönemi tipik örneğidir. Hikâye gbi romanlar. Bu dönemde modern romana en çok benzeyen örnekler Ahmet Mithat Efendi’ye ait. Modern romanın ilk basamağında duransa Recaizade Mahmut Ekrem. Tam olarak modern roman yazarı Halit Ziya Uşaklıgil.
2. Modern Romanlar Dönemi: Halit Ziya Uşaklıgil’den 1960’lara kadarki roman. İki koldan ilerler. Bu iki kol bireysel ve toplumsal. Bireysel (Mehmet Rauf, Hüseyin Rahmi Gürpınar) Toplumsal ( Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay)

Zamanla Meşrutiyet ve Kurtuluş Savaşı ana temalar olmaktan çıkar, bireyin iç dünyası, doğu batı çatışması gibi temalar işlenir. Bu evrenin yazarları: Peyami Safa, Selahattin Enis Aygen, Memduh Şevket Esendal, Ercüment Ekrem Talu, Mithat Cemal, Aka Gündüz, Güzide Sabri, Falih Rıfkı Atay, Nahit Sırrı Örik, Selami İzzet Sedes

Cumhuriyet döneminde geçmişi ve ihtişamını eserlerinde yansıtanlar: Abdülhak Şinasi Hisar, Samiha Ayverdi, Müfide Ferit Tek, Şükûfe Nihal, Halide Nusret
Toplumcu gerçekçiler :  Sadri Ertem, Suat Derviş, Cevdet Kudret, Sabahattin Ali, Reşat Enis Aygen, Kemal Bilbaşar, Samim Kocagöz, Orhan Hançerlioğlu
Türk tarihine özlem duyan, milli tarih bilinci oluşturmaya çalışanlar: Enver Behnan Şapolyo, Nizamettin Nazif, Vala Nurettin, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Reşat Ekrem, Feridun Fazıl Tülbentçi
İlk eserlerini 50’lerde veren ancak 60 sonrası romana dahil edilen önemli isimler: Halikarnas Balıkçısı, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Necati Cumalı, Yaşar Kemal, Attila İlhan
Modern romandan postmodern romanlara geçiş döneminin iki önemli eseri Peyami Safa’nın “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” romanlarıdır.
3. Kırılma Dönemi: 1960-80 arası dönemdir. Sol tandanslı eserler yoğunlukta.  Kırılma Oğuz Atay’ın 1972’de yazdığı “Tutunamayanlar” romanıyla başlar. O zamana kadar romanımızda görülmeyen kurgu ve biçim özelliklerini denemiştir. Bu eser Modernist.Bu dönemin diğer önemli eserleri  Yusuf Atılgan, Vüsat Bener, Bilge Karasu, Barlas Özarıkça, Ferit Edgü
4. Postmodernler:  Edebiyatımızdaki ilk postmodern anlatı  Orhan Pamuk’un “Beyaz Kale”sidir. (1985)
 80 Sonrası. Orhan Pamuk, Güney Dal, Emre Kongar (Hocaefendinin Sandukası), Pınar Kür, Hilmi Yavuz, Adalet Ağaoğlu( Romantik Bir Viyana Yazı), Süreyya Evren,Erendüz Atasü, Hasan Ali Toptaş, İhsan Oktay Anar, Nedim Gürsel
                                  POSTMODERN ANLATININ TEKNİK ve İÇERİK  ÖZELLİKLERİ
A- TEKNİK ÖZELLİKLER
1. METİNLERARASILIK:  Metinlerarasılık dört şekilde görülür.
a.       PASTİŞ (ÖYKÜNME): Bir yazarın dil ve anlatım özelliklerini, sözlerini taklit etmek
b.      PARODİ(YANILSAMA): Metnin konusu taklit edilir. Amaç metnin ciddilikten uzaklaştırılması. Bir metni başka bir amaçla kullanmak. Ciddi bir metni (destan gibi) sıradan bir konuya uyarlama
c.       İRONİ (GÜLÜNÇ DÖNÜŞTÜRÜM): Bir metnin temel içeriğini değiştirmeden aynı olayı sıradan bir şekilde tekrar ele almak
Not: Parodide metnin konusuyla alay edilip konu değiştirilir. İronide konu değişme. Aynı olay sıradan ve komik bir şekilde tekrar ele alınır.
d.      Kolaj: Bir metne başka bir metinden parça almak.
2. ÜSTKURMACA:  Kurmaca içinde kurmaca. Yazarın yazma eylemini metnin parçası durumuna getirmesi.  Üstkurmaca üç şekilde yapılır.
a. Anlatıcı etkin figür:  Modern romanlarda anlatıcı ortaya çıkmazken postmodern romanlarda anlatıcı yazar kimliğiyle ortaya çıkar.
b. Yazılış Sürecini Metnin Konusu Yapma: Ahmet Mithat’ın Müşahedat romanı postmodern olmamakla birlikte bunun örneğidir.
c. Yazmayı Oyunlaştırmak İçin Söz Oyunları (Metafiction) Okur  tam da her şeyin gerçek olduğunu sandığı bir yerde araya absürt bir bölüm sokarak ya da yazarın araya girmesiyle gerçek algısının yıkılması
B-İÇERİK ÖZELLİKLERİ
1.  Tarihe Yönelme:  Tarih bilinemez diyip tarihi yeniden yorumlar. Tarihi bir meseleyi kurgusal ve sıradan bir mesele haline getirir.
2. Fantastik: Postmodernler gerçeğe karşıdır. Sanal bir gerçeklik yaratır. Fantezi ve gerçek yan yanadır. Bir anlatıda gerçek kavramının sorgulanması, hayali olayların zenginliğipostmodern olması yönünde önemli bir işaret
3. Çoğulculuk: Birçok şeyin bir arada bulunmasıdır. Dört şekilde karşımıza çıkar.
     a. Çoklu Okumalar: Yazar metnin anlamı çoğalsın diye alternatif okumalı metinler koyar.
     b. Anlatıcı Çokluğu: Birden fazla anlatıcı koyarak metni parçalar ve okurun gerçek algısını yıkar.
    c.Türlerin Bir Arada Oluşu: Bir anlatının hem tarihi, hem aşk konulu, hem de polisiye bir anlatı olma özelliği göstermesi
    d. Zıtlıkların Birlikte Kullanılması: Postmodern anlatıda bir araya gelemeyecek birçok zıtlık ayrım gözetilmeden kullanılır.
4. Pop-Art: Postmodernizm tüketimi destekler. Bu yüzden de yüksek sanat tüketimi azaltacağından yanlıştır. Bunun için de anlatıcı reklam sloganları, argo,küfür gibi pop-art unsurları metne sokarak seçkinciliği yok ederler.
5.Polisiye/Gerilim:  Modern sanatın küçümsediği polisiye post-modern romanlarda önemlidir.
                                         
POSTMODERN ANLATIDA MATERYAL UNSURLAR

1.Olay Örgüsü:  Olay örgüsü kopuk ve parçalıdır. Hata yoktur. Önemli ve önemsiz birliktedir. Sonuç bölümü yoktur. Çizgisel bir olay örgüsü ve neden-sonuç yoktur.
2.Tema: Mesaj vermez. Modernliğin tenezzül etmediği şeylere odaklanır. Yargı bildirmezler. Tema her okumada değişen yanardöner bir olgudur. İyi ile kötü arasında tarafsızdır ve ortadadır.
3. Kişi Kadrosu: Kahraman yok. Kadro genelde anormal insanlar. Anlatıdaki özne kurmaca olduğunun farkındadır. Figürler anarşisttir. Modernizmin katı anlayışıyla dalga geçerler. Kişiler olaylarla uyumsuzdur. Okuru esere dahil etmek amaçlandığından tipler silik kalır. Okurun kahramanını kendisi oluşturması beklenir. Gerçek ve hayali kişiler bir aradadır. Şahıs kadrosu karmaşa olsun diye geniş tutulur. Kişiler zamanla anlatıcıyı saf dışı bırakabilir.
4.Anlatıcı ve Bakış Açısı: Her kahramanın farklı bakış açısı vardır. Yazar bir yerde anlatıcıyken bir yerde figür olabilir.Anlatıcı çeşitlenir. Yazar kendisini gizlemez. Anlatıcı yazar/anlatıcı olmuştur. Çoklu ve karmaşık bakış açıları tercih edilir.
5. Zaman Kavramı:   Modern romanda zaman ölçülebilir, belirli ve mekaniktir. Postmodernlerde ise zaman ardışık değil görecelidir. Geçmiş de gelecek de şimdidedir. Kurgu zamansızdır.
6. Mekân:  Mekân soyut ve tanımsızdır. Değişken mekânlar vardır.
7. Dil Mekanizması:  Dille oynarlar. Dil, araç değil amaçtır. Dilbilgisi kurallarına uyulmaz. Söz oyunları çoktur. Modernizmin diğer her şeyi olduğu gibi  dili de sistematize eden tavrına karşı çıkarlar
                                                                                                    Hazırlayan: Mehmet ALPERDEM