DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da
tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin
sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe
de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet’in en bilindik şiirlerinden biri olan bu
şiir edebi yönü dışında siyasal iletisiyle sıkça tartışılan şiirlerinden
biridir. Bu yazının amacı siyasal iletilerden çok yazınsal bir değerlendirme
denemesi yapmaktır. Amacım bu şiire yazınsal
bir yaklaşımla yeniden göz atmaktır.
Şiirde sık tekrarlanan sözcüklere ve yinelenme sayılarına bir göz atalım önce:
“Akrep” iki kez, “Serçe” iki kez, “Midye” iki kez, “Kardeşim” altı kez.
Şiirde altı kez yinelenen o kardeşim sözcüğü şiire hoş bir ahenk katarken bu yinelemeler, şiir kişisinin kardeşim dediğiyle aynı yerde durduğunu gösterir. O “kardeşimler” sözcüğündeki bakış, aynı zamanda halka kızan kimi aydınların “bu halk adam olmaz” diyen tepeden bakışından ayırır şiiri.
Kardeşidir şiir kişisi diğerlerinin. Öğretmeni, lideri, şefi, aydını değil. Ama bu kardeş diğer kardeşlerden daha gerçekleri görebilen, daha öngörülü ve onlara yaptığı yanlışlardan dolayı sitem eden bir kardeştir. Kardeşlik, sitem hakkını da barındırır ve kardeşin kardeşe yaptığı sitem kendini rahatlatmaktan çok diğer kardeşin gelecek günlerinin bugünden güzel olması ve yanlışa son vermesi için gereklidir.
Diğerleri kim? “Şarabını vermek için üzüm gibi ezilen yüzmilyonlar”. Dünyanın tüm ezilenleri… Şiirin muhatabı onlardır. O milyonlarla bir kardeş söyleşisi yapmaktadır adeta şiir kişisi. Milyonlarla kardeş olmak ve onlarla söyleşebilmek ve bunu yaparken işi söyleve dönüştürmemek, sanatın sınırları içinde kalmak çok zordur. Bu şiir bunu yapmıştır.
Şiirde sık tekrarlanan sözcüklere ve yinelenme sayılarına bir göz atalım önce:
“Akrep” iki kez, “Serçe” iki kez, “Midye” iki kez, “Kardeşim” altı kez.
Şiirde altı kez yinelenen o kardeşim sözcüğü şiire hoş bir ahenk katarken bu yinelemeler, şiir kişisinin kardeşim dediğiyle aynı yerde durduğunu gösterir. O “kardeşimler” sözcüğündeki bakış, aynı zamanda halka kızan kimi aydınların “bu halk adam olmaz” diyen tepeden bakışından ayırır şiiri.
Kardeşidir şiir kişisi diğerlerinin. Öğretmeni, lideri, şefi, aydını değil. Ama bu kardeş diğer kardeşlerden daha gerçekleri görebilen, daha öngörülü ve onlara yaptığı yanlışlardan dolayı sitem eden bir kardeştir. Kardeşlik, sitem hakkını da barındırır ve kardeşin kardeşe yaptığı sitem kendini rahatlatmaktan çok diğer kardeşin gelecek günlerinin bugünden güzel olması ve yanlışa son vermesi için gereklidir.
Diğerleri kim? “Şarabını vermek için üzüm gibi ezilen yüzmilyonlar”. Dünyanın tüm ezilenleri… Şiirin muhatabı onlardır. O milyonlarla bir kardeş söyleşisi yapmaktadır adeta şiir kişisi. Milyonlarla kardeş olmak ve onlarla söyleşebilmek ve bunu yaparken işi söyleve dönüştürmemek, sanatın sınırları içinde kalmak çok zordur. Bu şiir bunu yapmıştır.
Şiir kişisi kardeşlerine seslenirken onlara birtakım imajlar yükler. Akrep, serçe, midye, sönmüş bir yanardağ ağzı,koyun,derya içre olup deryayı bilmeyen balık gibi.
Şiir iki bölüme ayrılacak olsa ezilenlerin sönmüş yanardağ ağzına benzetildiği yedinci dizeye kadar olan bölüm şiirin birinci bölümü olarak düşünülebilir. Yanardağa kadar “diğerleri” üç hayvanla simgeleştirilmiştir. Akrep,serçe,midye. Bu simgelerin neden seçildiğiniyse hemen arkasından açıklamıştır:
şiirin ikinci bölümünün başlangıcı sayabileceğimiz sönmüş yanardağ ağzı imajında olduğu gibi aynı zamanda tüm imajlar hayvan da değildir. Doğal şekiller, hatta “şarabını vermek için ezilen üzüm” imajında olduğu gibi meyvedir. İmajların bu kadar farklı alanlardan seçilmesi, onların çokluğunu ve çeşitliliğini aynı zamanda insan tarafından hükmediliyor oluşunu çağrıştırmaktadır. İnsan doğaya hükmetmektedir çünkü. Ezilenler bu imajlarda da olduğu gibi insanlıktan çıkarak adeta doğadaki diğer canlılar ve oluşumlar gibi hükmedilen birer nesneye dönüşmüştür.
Bu hükmeden ve hükmedilen, ezen ve ezilen çelişkisi şiirin de temasıdır zaten.
Şiirde Mayakovski’nin dalgalı şiir tekniğinden yararlanılırken Divan şiiri geleneğinden de bir alıntı yapılarak yararlanılmıştır. Kanuni dönemi şairlerinden sufi şair Hayalî’nin bilmezler redifli gazelinin matla beyitinden bir alıntı vardır şiirde:
“"cihan-ârâ cihan içindedir, arayı bilmezler
ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.”
Burada Divan şiirinin bir mazmunundan yararlanırken “gocuklu celep,salhane, kardeşim” vb sözcüklerde halk söyleyişine değinmektedir. Yani şiirde sözcük seçimlerinde, imajlarda halk ve divan şiiri geleneklerinden esinlenirken yararlanılırken o imajlara yüklenen yeni anlamlarda, yaratılan özgün imajlarda ve şiirin yapısında ulusaldan evrensele uzanan bir yaklaşım sezilmektedir.
Şiirin ikinci bölümünde ezilenleri ifade ederken koyun simgesi kullanılırken ezenleri ifade ederken yaygın kullanımın aksine çoban seçilmemiştir. Çünkü çoban, genellikle başkalarına ait olan o hayvanları otlatan kişidir. Yani o da mülk sahibi değil, emekçidir. Oysaki celep koyunların ticaretini yapan kişidir. Mülk sahibidir.Bu da bilinçli bir seçimdir. Ve bu gocuklu celep –ki gocuğun da hayvan postundan yapıldığını unutmayalım- sopasını kaldırınca kendi kendilerine kesime girecekleri salhaneye (kesimevi) koşmaktadırlar. O gocuklu celepin sopasını düzen, zorbalık, egemen sınıfın baskı aygıtı olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır.
Şiirde sitemin en belirgin olarak yapıldığı son bölümdeyse şiir kişisi bir ara söz açmadan şiiri sonlandırmaz. “Demeğe de dilim varmıyor ama” arasözünden sonra “kabahatın çoğu senin” der şair ezilenlere ve dedikten sonra bir virgül koyarak “canım kardeşim” diyerek bitirir. Burada sitemini bir tepeden bakışla, halkı küçümseyen bir bakışla değil onları seven, onalrın davasına inanan, onlardan biri olan bir kardeşi olarak yapmayı tercih eder.
elinize sağlık , çok güzel yazmışssınız
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilGerçekten ćok gúzel inceleme ve yirum çok nadir beğendum
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil